“Bir bireyin büyüklüğü bence yazgısını sevmesinde gizlidir. Olmuş olandan ve olmakta olanlardan ve olacak olanlardan başka türlü istememek . . .“
Nietzsche
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Önce farklılığımızı ortaya koyma çabası!
Sonra gücümüzün yetmediği, sesimizin ermediği durumlarda dışlanma, ötekileştirilme, yalnızlaştırılma ve “sürüden kopma”.
İşte tam bu noktada “kaderini sevebilmek”, “kendini olduğun gibi kabul edebilmek” ve “aslında olduğun şeye uygun olarak” ilerleyebilmek derman olacakken tüm dertlere; heyhat, bir takıntı, bir didişme, bir mücadele ve “sürüye” meydan okuma . . .
Farklılığımız kabul görmediği için girdiğimiz girdaptan çıkmanın yolunu “diğerlerinin farklılıklarını” eleştirmekte bulmaya çalışma. Beyhude bir çaba . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Tüm günahları, kusurları, talihsizlikleri yükledikleri “keçi”leri şehrin dışına göndererek rahata ereceklerini düşünen topluluklar, içinde bulundukları yanılgının büyüklüğünün farkında değildiler.
Çünkü ne “keçi”ye günahlar ve sözüm ona tüm olumsuzluklar yükleniyordu aslında ne de şehrin dışında o “keçi”yi bekleyen Tanrılar/Kötü Ruhlar vardı.
Mesele sadece “keçi”nin yalnız başına salıverildiği “şehrin dışındaki yaşama” ayak uydurup uyduramaması; kendisini koruyarak hayatta kalıp kalamamasıydı.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Çirkin Ördek Yavrusu, önce göldeki çocukların sonra kuğu sürüsünün kendisini fark etmesi ve nihayetinde de gölde kendi aksini görmesi ile aslında “Güzel Kuğu Yavrusu” olduğunu anlayıp mutlu olmuştu.
“Kendimizi bilmek” aynı zamanda “farklılıklarımızı” da bilmek ile mümkün.
Başarılı, huzurlu ve mutlu olabilmek de yaşamımız ile uyumlanabilmek ile yani;
“ . . . yazgımızı sevmek, olmuş olandan ve olmakta olanlardan ve olacak olanlardan başka türlü istememek ile . . . “
Comments